21 Haziran 2008 Cumartesi

Skandal yaratıp dizide oynamak yerine bir kitabevi açtık



Can Kitabevi’nden içeri girdiğiniz anda fonda, insanları dinlendiren birbirinden güzel parçalar çalıyor. Sizi karşılayan iki sima çok tanıdık. Oyuncu karı-koca Buket Dereoğlu ve Özgür Özgülgün, mesleklerinin yanı sıra maddi getirisi olabilecek ve aynı zamanda hobileriyle bağdaşacak bir iş dalı düşündükleri sırada, yayınevinin sahiplerinden teklif almışlar. 10 aylık Can bebek sahibi olan Dereoğlu, “Çocuğun yaşam standartı bir takım insanların iki dudağı arasında şekillenmeyecek. Mesleğimiz Türkiye’de çok para getirmediği ve düzenli olmadığı için başka bir ticari kol gerekiyordu” diye konuşuyor ve devam ediyor...



Kitabevi açma fikri nasıl doğdu?

Ö. Ö.: Zekeriyaköy Can Kitabevi’ni 2005 yılının ekim ayında açtık. Kitabevi açmak idealimdi. Buket’in de öyle. İkimiz de oyuncuyuz. Biz bir film setinde tanışıp evlenmeye karar verdik. Can Yayınları’nda her hafta sonu okuma etkinliği yapıyorduk. Sahipleri bize “Kitabevi açmayı düşünür müsünüz?” deyince fikir doğdu.

B. D.: Çocuğun yaşam standartı elbette bir takım insanların iki dudağı arasında şekillenmeyecek. Bizim bir çalışma tempomuz olmalıydı. Mesleğimiz Türkiye’de çok para getirmediği ve düzenli olmadığı için başka bir ticari kol gerekiyordu. Bildiğimiz, severek yapabileceğimiz bir işimiz olmalıydı.


Burada daha çok hangi tarz kitaplar ilgi görüyor?

Ö. Ö.: Akademik kitaplar daha çok ilgi görüyor. Büyük firmalardan genel müdür ya da öğretim üyeleri burada yaşıyor. Ev hanımları bebek bakımı, yemek yapımı, bahçe işi gibi kişisel gelişim kitaplarını tercih ediyor. Çocuklar da İngilizce kitapları okuyor. Bizim çok fazla içinde olduğumuz bir alan değildi. Sadece okuyucu olarak takip ediyorduk. Şimdi daha fazla ilgiliyiz, eve iş götürüyoruz. Günde 100 tane kitap çıkıyor. Elbette bunları bir anda okumak mümkün değil. Ama en azından önsözlerine göz atıyoruz.


Diğer kitabevlerinden biraz daha farklı bir ortam yaratmışsınız burada. Bunun özel bir nedeni var mı?

B. D.: Burayı tamamen zevkimize göre dizayn ettik. Mesela evimizdeki avizeye benzer bir avize koyduk.

Ö. Ö.: Çıkış amacımız ‘kitap kitapçıda satılır, kitap kitapçıdan alınır’ oldu. Konsept olarak market mantığında değil. Okuyucular gelsin, kitapları karıştırsın. Bir kahve molası verelim, sohbet edelim istiyoruz. Yoldan geçen okuyucularımız yok. Burada yerleşik oturan insanlar bize geliyor. Aramızda sıcak bir bağ kuruldu. Hafta sonları imza ve söyleşi etkinlikleri düzenlememiz de buraya hareket kazandırıyor.


Bebek ve çocuk kitapları da yoğunlukta... Bebek doğduktan sonra böyle bir ilgi şekillenmiş olabilir mi?

B. D.: Hayır. Bunlar bir kitabevinde olması gereken kitaplar.

Ö. Ö.: Ancak bu konuda Buket’in tavsiyeleri değişti.

B. D.: Ben iyi bir anne olduğumu düşünüyorum. Bebeğime iyi bir bakım sağlıyorum. Yanında yüksek sesle telefon konuşması yapmıyorum. Olabilecek her türlü zararı engelliyoruz. Önce onun iyiliği, sağlığı ve huzuru önemli bizim için. Çoğunu da okuduklarımdan öğrendim. Bebek ve çocuk kitapları çok ilgi görüyor.


Peki buraya yerleşme nedeniniz biraz daha şehirden kaçış mıydı?

B. D.: Evlendikten hemen sonra buraya taşınmadık. Ama benim hayalimdi. Çünkü burası yaşanacak bir yer. Yaşam biçimi şehirden daha sakin. Komşuculuk var. Doğanın içinde. Çocukların yetişme oranı şehire göre daha başarılı, sakin oluyorlar.


Gününüz nasıl geçiyor?

B. D.: Burası sabah 10.00’a doğru açılıyor, akşam 20.00’de kapatıyoruz. İkimiz de buradayız. Pazar günleri erken kapatıyoruz. Burası güzel bir köy. Ailelerin çok çocuklu olduğu, doğanın içinden bir yer. İnsanlara “Acaba bu hafta kitabevine kim konuk olacak?” dedirtmek istiyoruz.

Ö. Ö: Biz buraya bir de etkinlik getirdik aslında. Çünkü ciddi anlamda ilgi görüyor. Pek çok yazarla sohbetimiz sırasında büyük alışveriş merkezlerindeki imza günlerinde kendilerini terminatör gibi hissettiklerini söylüyorlar. Ve gelen misafirlerimiz imza günlerinde yazarlara “Burcunuz ne?”, “Hangi takımı tutuyorsunuz?” gibi sorularla da gelmiyorlar.

Yapılan teklifler çok ahlaksız


Neden televizyondan uzak kaldınız? İyi projeler mi gelmiyor?

Ö. Ö.: Şimdi mesleki anlamda yapılan teklifler de çok ahlaksız oldu. Benim tecrübemdeki bir insana yapılan 30 liralık işse 2 lira verilmesini doğru bulmadım.

B. D.: Öyle işler geliyor ki ne çocuğumdan çaldığım zamana, ne kitabevini bıraktığıma değer. Televizyon işini bundan sonra tek bir şartla yaparım, o da bana ek gelir getirecekse. Ama başrole ya da belirli isimlere verilen paraların çok altındaysa, kabul etmem.

Ö. Ö.: Ayrıca alternatif o kadar çok ki. Biz kabul etmediğimiz anda yerimize gelecek çok sayıda kişi var.

B. D.: Tedirgin hareket ediyoruz. İnsanlar seni tercih ediyorlar mı bu önemli. “Bu skandal yaşadı, hadi bunu oynatalım” diye bakılıyor. Üzgünüm ama dizide oynamak için skandal yaratamayacağım. Zaten öyle bir yaşam tarzım da, düşüncem de yok. Duygusal insanlarız biz.

Pembe bir tablo ama...


Kitabevini genişletmek, söyleşileri sıklaştırmak gibi düşünceleriniz var mı?

Ö. Ö.: Ülkenin içinde bulunduğu durum çok kötü. Gelir seviyesi ortanın üzerinde olan bir topluluğun yaşadığı Zekeriyaköy’e gelip de kendi kendimize oturmuyoruz, her şeyin farkındayız. Kültürel yatırım yaparken bu işin ekonomisini de düşünüyoruz. Keşke bunları düşünmek zorunda kalmasak. Şimdiden çocuğumu hangi okula göndereceğim kaygısına düşüyorum. Oysa ilgi alanının ne olacağını, kişiliğini konuşmak için çok erken.

Hiç yorum yok: